Hepiniz Allahın lanetine uğradınız.
Bitmez sandığınız saltanatınız elinizde kaldı.
Çala çala gelmez dediğiniz dünyanın sonunu getirdiniz.
Artık hiç biriniz evlerinizden çıkamıyorsunuz.
Tüm zenginliğiniz, gözle görülmeyen bir virüs karşısında yok oldu gitti.
Virüs bizi eşitledi.
Artık aynı acıyı yaşıyor, aynı endişeyle hazırladığınız yarını bekliyoruz.
Karacasunun sırtlarında açacak menekşeleri göremeyeceksiniz.
Bir daha At Yaylasının burnu kızıl eriğinden tadamayacaksınız.
Büyüksu deresinin b.klu sularında oltanıza sazanlar gelmeyecek.
Hırslarınıza, ihtiraslarınıza sımsıkı sarılıp, yalnızlık, çaresizlik içinde acı çekeceksiniz.
Geredeli hocanın ezan sesi uykularınızı bölecek, uyanamayacaksınız...
Ne Belediye, ne Meclis koltuğu ne de etrafınızı saran renkli ışıklar olacak!
Karanlıklar içinde öleceksiniz.
Hala görmüyor musunuz?
***
Biz Belediyeyi eleştirirken,
CHPlilerden daha çok CHPli olan İYİ Partili dostları;
Unutmak istesem de unutamam!
Ettikleri küfürler, hakaretler hala tazeliğini koruyor.
Neresinden başlayayım, neresini yazayım şimdi.
‘Her şey çok güzel olacak rüyası 2 yıl sürmedi.
Geçelim acıları tazeyken üzerlerine gitmeyelim.
Lakin Asuman Hanımın Başkan yardımcılığını ayrı tutalım.
Hakkıydı, tebrik edelim.
Gelecek günleri sabırla bekleyelim.
***
Merhum Tarık Ziya Işıtmanın ‘Bolu Coğrafyası kitabının revize notlarını okuyorum.
1981 yılında, Ulu Önderin 100. doğum yılı şerefine,
Müzede sergilenmiş;
Atatürkün Bolu ziyaretinde imzaladığı şeref defteri ve kahve içtiği fincan...
Sonrasında gören yok.
Veya bilen yok.
Bende bilmeyenlerdenim.
Ne diyelim bilen bilmeyenlere anlatsın.
Müze Müdürlüğü bir açıklama yapıp, aydınlatsın...
***
Üst Yakalı Hanım ağaya bir özür borcum var.
Dilemeden geçmeyelim;
Bir kalem, bir de nazlı yârin elinden başka bir şey tutmayan ellerim,
Cezve tutmayı öğrendi.
Üç vakitte üç uzun yol,
Üç at, üç murat!
Nurettin Doğanay, Yaşar Yüceer, Süleyman Özbağ...
Yağmur yağmadı Bolu ovası kurak,
Şu arkadan gelen de Kazım Konak...
Bir varmış bir yokmuş, develer tellal, pireler berber iken,
Ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken,
Hop dedim, dedemi uçurdum,
Kafdağından aşırdım...
Ay dedim, vay dedim
Bolu ovasında kırmızı patates yetiştirdim.
Ne diyelim,
Gökten 3 elma düştü.
3 vakitte, 3 uzun yol
3 at, üç murat...