İki esnaf,
İkisi de Boluda,
Biri iktidar partisi yöneticisi,
Diğeri büyük cami emektarı…
İktidar partili esnafa kriz miriz diyecek oluyorum,
‘Bunların hepsi dışarının oyunu gardaşım diyor.
‘Amaçları bize diz çöktürmek diyor.
‘Ayrıca ben kriz falan da görmüyorum,
Herkesin işi yolunda, fakir yok ülkede gardaşım diyor.
AKP lilerden bahsediyorsun herhalde diyecek oluyorum,
Gülümsemesini bütün gayretine rağmen bastıramıyor.
***
İktidara ve Başkanlarına yağdırdığı methiyelerden bunalmış halde kendimi Yukarı çarşıya zor atıyorum.
Güzel abim nasılsın?
Şükür Mevla ya yaşıyoruz diyor.
Abi sana 2002 de bir araba almıştık. Sonra onu sattın 2005 te yeni bir araba aldın.
O tarihten beri hep ayni arabaya biniyorsun değiştirme zamanı gelmedi mi? diyorum.
Araba değiştirmeler geride kaldı bizim için. O paralar bizde yok artık diyor.
Abi dükkan ayni...
Cadde ayni...
Semt ayni...
İş de ayni...
Nasıl para yok diyorsun..
Güzel kardeşim eskiden kimse biz öyle zenginiz, böyle güçlüyüz demiyordu ama esnafın dükkanına gelen müşteride bereket de vardı, para da vardı. Araba, ev almak için kredi çektiğimde ben bu tezgahımdan kazandığımla rahat rahat taksitimi öder geçimi mi sağlardım. Ama şimdi sadece geçimi mi sağlayabiliyorum diyor.
Para şimdi iktidar partisine yama olanlarda!
Sende soyunup iktidar partisinin gömleğini giyseydin diyorum.
Diyor ki;
NİŞANTAŞI “kafelerinden birinin kaldırımdaki masada oturanlardan biri, o sırada önlerinden geçen güzel bir kadını göstermiş:
“İşte, İstanbulun ekonomiden en iyi anlayan kadını!”
Merak etmişler:
“Niye, ne özelliği var?”
“Taksitle giyinir, peşin parayla soyunur.” Bizde mi öyle yapalım diyorsun?
Mahcup kendimi atıyorum büyük camiye, kapanıyorum secdeye.
***
İktidara yama olanların kolaylaştırılmış, desteklenmiş ve palazlandırılmış hallerinin yarattığı azgınlığın ve özgüvenin topluma zarar verdiğini gören imam, cuma günü yorgun argın eve gelmiş, hem hutbe hem namaz, yorulmuş...
Karısı sormuş:
“Hocaefendi, bugün cemaate ne dedin?”
“Zenginlerin yoksullara yardım etmesi dinimizin icabıdır, dedim.”
“Bari dinleyen oldu mu?”
“Ehhh, yarı yarıya, sadece yoksullar.
ŞEREF VERENLER!
Berbere gelen rahip saçlarını kestirir. Berbere teşekkür eder ve borcunu sorar.
Berber:
– “Siz kutsal bir insansınız. Sizden nasıl para alırım. Sizi tıraş etmek benim için şereftir.”
Rahip tekrar teşekkür eder ve gider.
Berber ertesi sabah dükkanı açmaya geldiğinde kapısında 5 altın lira bulur.
Bir kaç gün sonra bir budist rahip gelir dükkana.
Saçlarını kestirir, borcunu sorar.
Berber:
– “Siz ruhani bir lidersiniz. Sizden nasıl para alırım. Sizi tıraş etmek benim için şereftir.”
Budist rahip teşekkür eder gider.
Berber ertesi sabah dükkanı açmaya geldiğinde kapısında 5 yakut bulur.
Ertesi hafta imam Melih girer dükkândan içeri.
Saçını kestirir ve elini cüzdanına atar.
Berber:
– “Sakın ha” der. “Siz bir inanç adamısınız.. Sizden nasıl para alırım? dükkanıma ve bana şeref verdiniz, güle güle gidin” der.
İmam gider.
Berber ertesi sabah dükkanı açmaya gelir, bakar ki, kapıda;
İmam Egemen,
İmam Zafer,
İmam Muammer ve
İmam Erdoğan beklemektedir.
Melihin şeref verdiği yere 4 yıldızlı şerefleri takmamak büyük günah olur.