PARALELİN BEDELİ

PARALELİN BEDELİ

11 Şubat 2014

Tarihinde Bolu Gündem Gazetesi’nde 17- 25

        

Aralık ortamında yaşananları ele aldığım bir köşe yazısı yazmıştım.

           

17 Temmuz’a nasıl gelindiğini bu köşe yazım ile daha iyi görüyoruz.

           

Zihinleri tazelemek açısından bir kez daha sizlerle paylaşıyorum.

           

Tehlikeyi görememenin, hafife almanın bedelini nasıl ödediğimizi sizin görüşlerinize bırakıyorum.

PARALEL DEVLET

Para işin içine girdimi her şey değişiyor.

Dostluklar bitiyor, güçler çatışıyor.

Para ”ya

 

el” atılınca: “ Ortaya “Paralel”lik çıkıyor.

Ayakkabı kutuları açılıyor. Dolarlar saçılıyor.

Bilindiği gibi bu olaylar, hükümetin

 

“Dershanelerin kapatılması” kararıyla başlıyor.

Dershaneler “ kapatılacak” denilince, ortalık karışıyor.

Çünkü Fetullah’ nın dershaneleri, Türkiye’de maddi ve manevi yönden, en başta yarışıyor.

Araya aracılar giriyor, mektuplar yazılıyor, ne yapılsa fayda etmiyor; Başbakan kararından vazgeçmiyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan

:

"Devlet içine sinen çeteler ve onların efendilerine millet cevabı çok sert verecek”.

"Kiralık örgütlerin bu ülkenin üzerine çökmesine izin vermeyeceğiz.”

“Asla tehditlere, şantajlara boyun eğmeyeceğiz.”

“Kimse paralel devlet kuramaz ve siyaseti vesayet altına alamaz." Diye konuşuyor.

Fetullah Gülen:

Allah onların evlerine ateşler salsın,

Yuvalarını yıksın,

Birliklerini bozsun,

Duygularını sinelerinde bıraksın,

Önlerini kessin,

Bir şey olmaya imkân vermesin" diye beddualar ediyor.

17 Aralık Tarihinde

Türkiye Tarihinin en büyük krizlerinden birini başlatan ve AKP ile Gülen Yapılanması arasındaki ipleri koparma noktasına getiren “Rüşvet ve Yolsuzluk” operasyonu başlıyor. Hükümete yakın olan çok kişi gözaltına alınıyor. Gözaltına alınanlar arasında bakan çocukları, bürokratlar ve iş adamları da bulunuyor.

Savcılar görevden alınıyor.

Emniyet Teşkilatında görevden almalar, atamalar yapılıyor.

Oluşan bu durum karşısında ilk tepki AKP Milletvekili Hakan Şükür’den geliyor.

Sert açıklamalarda bulunuyor. AKP’den istifa ediyor.

Başbakan çok kızıyor. “Milletvekilliğinden de istifa et” diyor.

Erdoğan Bayraktar:

Tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bugün bize bir istifa metni ve deklarasyon metni gönderildi.

“Her şeyden haberi olan Başbakan da istifa etsin.”

Diyor ve hem AKP’den hem de Milletvekilliğinden istifa ettiğini açıklıyor.

Bu sözleri söyleyen Erdoğan Bayraktar daha sonra:

Milletvekilliği ve partisinden istifa etmekten vazgeçiyor. "Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum. Diyor.

AKP’de istifaların ardı arkası kesilmiyor.

İstifalar geldikçe Başbakan daha çok hiddetleniyor.

Gülen Yapılanmasını hedef alan Erdoğan:

“Vücuda girmiş virüs”,

“Dış güçlerin maşası”

“Gözü dönmüş gizli örgüt”

diyerek, tarihin en karanlık örgütlerinden Haşhaşiler benzetmesinde bulunuyor.

Her istifanın ardından Başbakanın yeni bir “tanımlaması” geliyor:

Meğer AK Parti'ye de bazı tuzluklar sızmış. Ajan, casus, haşhaşi deyince çok rahatsız oluyorlar'' Diye konuşuyor.

Tuzlukları hangi anlamda kullandığı merak ediliyor.

Bu kavgadan iş adamları da nasibini alıyor:

İş adamlarıyla ittifak yaptılar.


Şifre ne? Şifre: Ananas


Şifre ne? Şifre: tespih


Ananaslar, tespihler gelip gidiyor.


Hiç endişeniz olmasın,


Yanlış adrese gittiler, sert kayaya çarptılar. Diyor.

AKP İstanbul Milletvekili Muhammet Çetin:

Başbakan’a, "Yolsuzlukların örtüldüğü, hırsızların korunup-kollandığı, hukuksuzluğun hukuk haline geldiği bir sürecin, mimarı olmuştur. AK Parti asli hüviyetinden ve kimliğinden süratle uzaklaşmıştır.”

“ Ak Parti maalesef kararmıştır”

diyerek istifa ediyor.

Tüm bu söylemlerden sonra Gülen Yapılanması ile yakın bağları olan STK’lar “Demokrasi Platformu” adı altında tüm Türkiye’de Başbakan’a ve hükümete tepkilerini dile getiriyorlar.

Bolu’da da 10 Sivil Toplum Kuruluşunun katılımıyla ülke gündemine oturan “Yolsuzluk ve Rüşvet” operasyonu ile ilgili basın açıklaması yapılıyor.

Platformun sözcülüğünü yapan Avukat Erol Altıntaş: Başbakanın kullandığı dilin insanları kutuplaştırdığı ve ülkeye zarar verdiğini belirterek; “Tehdit ve Ötekileştirme kabul edilemez.” Diyor.

Son günlerde yaşananları toplum vicdanını yaralayan gelişmeler olarak nitelendiren Altıntaş, 9 madde halinde açıklamalarda bulunuyor.

Toplumun büyük bir kısmını “vatan haini”, “dış güçlerin oyuncağı”, “İsrail uşağı”, “faiz lobisi” gibi sıfatlarla ayrıştıran bir yaklaşım ülkemizin birlik ve beraberliğine vurulmuş en büyük darbedir. Diye konuşuyor. Bağımsız yargının hükümete bağlanmasına karşı olduklarını belirtiyor.

Bu tepkiye AKP Bolu Teşkilatı sessiz kalmıyor.

17 Aralık operasyonu, “Milli iradeye ve meşru devlet otoritesine yapılmış bir başkaldırıdır” diye açıklamada bulunuyor. 

İçişleri Bakanı Efkan Ala:

“Biz kaç darbeyi bertaraf etmişiz, senin ağa babalarını yenmişiz, ağa babalarını. Sana pabuç bırakır mıyız? Diyerek, Fetullah Gülen’i ima ederek, esip gürlüyor.



Yaşanan bu olaylar ülkemiz açısından kaygı veriyor.

           

12 yıldır iktidarda olan bir Başbakan, “Devletin içine sızmış Paralel bir yapı var” diyebiliyor.

           

Çetelerden söz edebiliyor.

           

Sormazlar mı; 12 yıl bu yapıyı göremediniz mi?

           

Ne oldu da birden kötü oldunuz?

           

Devlet içinde “Dev” bir yapının “etkin olduğunu mu söylüyorsunuz?

           

Bu “Dev

 

yapı tehlikeli bir duruma mı geldi?

           

Adliyedeki, Emniyetteki ve önemli yerlerde bulunan yetkilileri tayin etmekle, görevden almakla bu işler düzelecek midir?

           

Suçları varsa, bu kişilerden kurtuluş yolu böyle mi olacaktır?

           

Siz, Paralel Devleti: Devletin düzenini bozan, Devleti yıkmaya teşebbüs eden çeteler olarak belirtmekte ve böyle görmektesiniz,

           

O halde bu çete dedikleriniz, Silivri’de yatan yüzlerce kişi kadar suçlu değil midir?

           

Tabelalardan TC ibareleri kaldırılırken, Andımız yasaklanırken, Türk olmak adeta suç sayılırken;

Habur, PKK, Şivan Perver, Barzani olayları normal karşılanırken, şehit haberlerine duyarsız kalınırken, bunlara tepki konulmazken;

Dershanelerin kapatılması kararından sonra yaşananlar çok acı, düşündürücü ve üzüntü verici bir durumdur.

Bu sürecin sonucu merakla beklenmektedir.

Ülkemizin, Milletimizin bu süreçten zararlı çıkmaması için her türlü önlemin alınması gerekmektedir.

***

           

İşte böyle:

Ülkemizin, Milletimizin bu süreçte zararlı çıkmaması için önlemlerin alınması gerektiğini söylemiştim.

17 Temmuz’da sonuçları gördük ve yaşadık. Bedelini ağır ödedik.

Yorum yazın

UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
11EYL2016