Şehrimizi idare belediyemizin Bolu’ya sığdırıp yakıştıramadığı, birçok değerimizde olduğu gibi bir türlü sahiplenemediğimiz Türk fındığı, diğer bilindik adı Bolu fındığından bahsetmemiz bir zorunluluk oldu. Emeklerin, devletin yaptığı onca masrafın, yıllar öncesinden günümüze, günümüzden de gelecek nesillere bırakılacak bilimsel çalışmalarla bezenmiş bir değerin yok edilmesine sessiz kalmak şehrimize, insanımıza, gelecek nesillere ve millete ihanet olur. Yapılan hatanın dile getirilmesi, ilgilinin de, insanlarımızın da haberdar edilmesi en azından doğruyu bilenler olarak yükümüzü hafifletecektir. Umulur ki bu ve bunun gibi Bolu fındığı ile ilgili bilgilendirme yazıları, sahip çıkmalar, olaya dikkat çekmeler; konunun taraflarını birlikte yanlışa dur demeye, vatandaş olarak hakkımın, değerimin yanındayım, emanetimize sahibiz, korunup kollanmasını bekliyor istiyoruz diyenler, talebini her bir yasal yoldan Bolu Belediye Başkanlığı’na iletsin.
Önce Türk Fındığını tanıyalım. Türk Fındığı Bolu ile birlikte Zonguldak, Kastamonu, Çorum, Sinop, Adapazarı ile kısmen Ankara Nallıhan da doğal olarak yetişmekte ve bu yörelerde de yayılış yapmaktadır. Ancak, bu fındık ağacı ve meyvesi olduğu yere göre endemik özellikler taşır. Her yörede farlılık gösterecek şekilde kendine has özellikte, besin değeri yüksek meyvesi de, dayanıklılığı ile odunu da kıymetli bir türdür. Günümüzde doğal ortamında değişik etkenler nedeniyle hızla azalan nesli tehlikeye giren, korunması gereken türlerdendir. Türk fındığı, Bolu fındığı, Ağaç fındığı ya da Ayı fındığı olarak bilinir, Latince adı da Corylus colurna L. olarak geçer. Ekolojik özellikleri açısından yetişme ortamı seçiciliği az, mevcut toprak ve koşullara uyum gösteren, kuraklığa dayanıklı, 1600m’lik yükseltilerde bile yetişebilen toprak tutuculuğu yüksek, meyveli bir ağaçtır.
Kuraklığa dayanabilirliği; 1600-1650m yüksekliklerde bile yetişebilir oluşu; -30 C’ye kadar soğuklara ve dona dayanıklılığı; şehir içi kaldırımlarında, park bahçelerde kullanılabilen, hava kirliliğine ve egzoz gazlarına toleranslı, estetik açıdan güzel görünümlü, yazın uzun zaman yeşilliğini koruyan, kavrulmaya dayanıklı, ilkbaharda açan erkek çiçeklerinin estetikliği, sonbaharda yapraklarının sarıya dönerek farklı güzel görünüme sahip olması; fırtına, kar kırılmaları ve hortumlara iyi bir toprak tutucu olan kazık kök yapısı ile sele, erozyona dayanıklılığı; en önemlisi de henüz keşfedilmiş önemli bir bitki zararlısını (böcek ve mantar gibi) barındırmaması ve yanında sincapların şehir hayatında bu ağaçların çevresinde yaşam sürdürmesi ağacın en cazip özellikleri olarak sayılır.
Ancak, Türk fındığından fidan yetiştirmek zahmetli, özel uğraş gerektiren bir süreç istemektedir. Tohumu çimlenme engellidir. Özel işleme tabi tutmak gerekir. Yine her yıl aynı verimi göstermemesi ve tohumunu saklama koşulları bulunmaması nedeniyle, her zaman yeterli tohum bulunup, her istendiğinde fidan üretilmesi de söz konusu değildir. Öte yandan aşılı olmayan tohumdan yetişmiş bir fidanın ürün vermesi için on sekiz yirmi yıl sabretmek gerekir. Aşılı fidanların ise ikinci yılından itibaren ürün verdiği gözlemlenmiştir. Kurulan aşılı fidan bahçelerinin önemi buradan kaynaklanıyor.
İçeriğinde B1 Vitamini, B2 vitamini, B6 vitamini, E vitamini, niacin, demir, kalsiyum, çinko, potasyum, sodyum, magnezyum, bakır, manganez gibi vitamin ve mineraller barındıran meyvesi halk arasında lezzetinden dolayı çerez olarak tüketildiği gibi yöremize ait imalatı yapılan hediyelik Bolu Fındık Şekeri’nin ana unsurunu oluşturur. Yöre halkı topladığı meyveyi halkın ihtiyacına sunduğu gibi turistik amaçlı hediyelik şeker üretimi yapan sektöre de vermektedir. Ancak her yıl yeteri kadar temin edilememesi, fiyatının değişken ve yüksekliği gibi nedenlerle şimdilerde alternatif olarak yapılan Bolu Fındık Şekeri imalatında normal fındığın küçüğü pikolo fındık da kullanılmaktadır.
Bizim şehrimizin adı ile andığımız ama şehrimize sığdıramadığımız, değerinden ve özelliklerinden habersiz olduğumuz Türk fındığını elin oğlu nasıl sahiplenmiş onu da görelim. Bu ağaç Türkiye dışında Bulgaristan ve Sırbistan’da da az bir yayılış gösteriyor. Bilinen o ki, 1582 yılında İstanbul’dan Avrupa’ya tohum olarak götürülmüştür. Türkiye’deki Büyükelçilik ataşelerinden birinin tohumu göndermesi üzerine Charles de l'Écluse'in tohumu 1582 yılında ekmesi ile Corylus colurna Avrupa'da tanınmaya başlamıştır. Takip eden süreçte bu ağaç 1665 yılında İngiliz bahçelerinde yaygın şekilde kullanılmıştır. Cenevre'deki botanik bahçesi The Parc des Bastions'daki Türk fındığının 20. yüzyılın ortalarında ekildiği ve yaşının 100’ün üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. İşin ilginci anavatanı Türkiye olan bu fındık üzerindeki bilimsel araştırma ve çalışmalara yurtdışına çıkarıldıktan sonra ilk olarak 1841 yılında İngiltere’de başlanmış ve daha sonra ABD’nin Oregon eyaletinde C. colurna üzerine aşılanmış fındık çeşitleriyle bahçeler tesis edilmiştir. Ülkemizde ise fındıkta aşıyla çoğaltma ve bilimsel çalışmalara ancak yaklaşık yüz yıl sonra 1987 yılında başlanabilmiştir.
Diğer yandan Türk fındığının kerestesi değerli olduğu için 17. ve 19. yüzyıllar arasında yoğun bir şekilde kesilmiştir. Bu dönemde çok miktarda Türk fındığı kerestesi mobilya üretimi için Avusturya'ya gönderilmiştir. Bu dönem porsuk ağacından sonra Viyana'da en çok talep gören en değerli ikinci ahşap türü Türk fındığıdır. İşte Corylus colurna L.’nın bu 16. Yüzyılda anavatanı olan Anadolu'dan Avrupa’ya, Avusturya'ya götürülmesi sonucunda Türk fındığı ismini aldığı bilinmektedir. Yine Türk fındığı 1925’li yıllardan itibaren A.B.D.’de özel fidanlık ve arboretum sahipleri tarafından izlenmiş, yetiştirilmiş ve bugünlerde pek çok eyalette ve de büyükşehirlerde “sokak ağacı” olarak tavsiye edilmiş, egzotik (ithal) tür olarak ABD’de cadde ağacı onayını da almıştır. Günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde kendi doğal türleri olan Yalancı akasyadan çok daha önemli ve değerli bir tür olarak yetiştirilmekte ve hava kirliliğine, özellikle egzoz gazlarına dayanıklı, toprak tutucu sele, erozyona dayanıklı oluşu ve de ayrıca güzel görünüşlü bir süs ağacı oluşu nedeniyle Amerika’da çevre düzenleme çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. San Francisco kentinde cadde ağacı olarak bilinip bu amaçla kullanılmakta olup, ismi de bir caddeye verilmiştir. 2002 yılında Merit Garden Türk Fındığı ağacını liyakat ödülüyle şereflendirmiştir.
Yurtdışındaki durumunu özetledikten sonra bir de bizde Türk fındığı ile ilgili yapılan çalışmalara bakmamız konuyu tamamlama açısından iyi olacaktır.
Türk fındığı istilacı tür kategorisinde değildir. Bu ağaçtan üretilen kereste değerli olup, talep görmektedir. Şehrimizde ve yurdumuzun dağılım gösterdiği her yerinde ahşap ve odun üretimi dışında doğrudan fındık üretimi için yaygın olarak yetiştirilmeyen Türk fındığı hızla yok olmaktadır. Köylülerce özellikle kendi şahsi tapulu arazilerinde olanlar odun ihtiyacını karşılamak için ne yazık ki bu kıymetli ağaç kesilmektedir. 16. Yüzyıldan bu yana gerek kereste gerekse odun ihtiyacı için yoğun kesim yapılan Türk fındığı 2014 yılında IUCN Kırmızı Listesi'ne asgari endişe altındaki türler sınıfına dahil edilerek, nesli tükenme tehlikesi taşıyan türlerden olduğu belirlenmiş, Corylus colurna L.’nın geleceğinin, yerinde koruma programlarına bağlı olduğu belirtilmiştir. Koruma çalışması olarak öncelikle doğal habitatındaki dağılım bölgesinin küçük alanlarında koruma altına alınmaya çalışılmakla başlanmıştır. Bu çalışmaya örnek Bolu-Kale bölgesindeki 460 ha’lık Tabiatı Koruma Alanı gösterilebilir. Ancak bu yerinde koruma çalışmaları yeterli değildir. Çünkü hızlı bir şekilde birey sayısı ve meyve verimi azalmakta olan Corylus colurna L. türünün koruma programlarına alınması, klonlarının belirlenerek çoğaltılmasının sağlanarak bir tohum ve aşılı fidan bahçesinin kurulması bu türün varlığının devamı için önem arzetmiştir. Bu mevcut durum öngörülerek Bolu Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitü Müdürlüğü tarafından Türk Fındığı Corylus colurna L.’nin korunmasına yönelik 2003 yılında çalışmalara başlamış yaklaşık o günün parası ile 80 milyar bütçe kullanarak 2004-2014 yılları arasında proje yürütülerek tamamlamıştır. Uzun süreli özverili, gayretli ve azimli bir çalışma ile sürdürülen Batı Karadeniz Bölgesinde Türk Fındığı (Corylus colurna L.)’nın Ex-situ Yöntemiyle Korunmaya Alınması ve Populasyonlarda Genetik Çeşitliliğin Araştırılması Projesi sayesinde ilkler başarılmış, farkındalık yaratılmıştır. Bu proje ile 2005’li yıllarda Orman Genel Müdürlüğü’ne bu Türk fındığının doğal yayılışı olan ormanlarda fındık ağaçlarının damgalanması ve kesiminin yasaklanması teklifi onaylanmış, kesim yasaklanmıştır. 2008 yılında, Bolu - Elmalık’ta Bolu Dağı Seymenler Orman Deposu olarak bilinen mevkide 2,4 ha alana 2000 dolayında fidan dikimi yapılarak Türk fındığı tohum plantasyonu tesis edilmiş; Karacasu yolundaki şimdi Bolu Belediyesi’ne verilen Bolu Orman Fidanlığı’nda 2009 yılında Aşılı Klonal Tohum Bahçesi kurularak Türk Fındığı Gen Kaynağı oluşturulmuş; bunu takiben 2011 yılı sonunda Bolu Belediye Başkanlığı ile yapılan işbirliği ile şimdiki Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün bulunduğu Karacasu yolundaki eski Ziraat Fidanlığı arazisinde 5 dönümlük yer tahsisi ile “Türk Fındığı Aşı Kalemi Tedarik Bahçesi” veya “Damızlık Bahçe” tesisi için çalışma başlatılmış, 2012 yılında arta kalan aşılı fidanlar kullanılarak söz konusu türün korunmasına yönelik olarak Bolu Belediyesi Fidanlık Sahası’nda “Klonal Aşı Materyali Tedarik Bahçesi” kurulmuştur.
Bu saydıklarım ilimizde Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitü Müdürlüğünce konunun uzmanları tarafından yapılan değerli çalışmalar. Şimdi bu gayretlere ve ortaya konan değere, teslim edilen millet emanetine Şehri yöneten belediyenin bakışına sahiplenişine de bakmadan geçmeyi, heder edilmeye gayret edilen çalışmaları, onca emek, onca millet parasının yok edilişini görmezden gelmeyi duyarlı bir vatandaştan beklememek lazım. İnsanlar politikalara, şahsi menfaatlere değil, doğruya ve hakikate sahip çıkmalı; insanın doğru bildiğini, doğru gördüğünü savunmaktan ve hakikati söylemekten vazgeçmediği, yılmadığı, "emrolunduğun gibi dos doğru ol” ihtarına uygun, kendisine ve etrafına adil davranıp, hakkını savunduğu sürece insan olduğunu, insanca yaşamayı hak edeceğini bilmesi lazım.
Gelelim asıl meseleye. Bolu Belediye Başkanlığınca Tarım Orman Bakanlığı’ndan kamu yararına değerlendirmek üzere devir alınan Bolu Orman Fidanlığı 370 küsur dönümlük sahasının 95 dönümünü yaptığı bir ihale ile sessiz sedasız satışını gerçekleştirmiş olduğunu duyduk. Şehir merkezinde kullanılabilir arazi yoksunu olan Bolu’da böyle kıymetli bir arazinin bir kalemde kamu yararı gözetilmeksizin satılması, orada yapılacağı söylenen projelerin rafa kaldırılması veya kuşa döndürülmesi faciası ayrı bir yazı ister. Biz bu yazımızda satılan arazi içinde kalan adına ister Bolu fındığı, Türk fındığı yahut Corylus colurna L. deyin yukarıda özetle anlatılan proje ile Bolu Orman Fidanlığında 2009 yılında Türk fındığının tür olarak korunması amacı ile kurulan Aşılı Klonal Tohum Bahçesi yani birçoğu yerinde bile kalmayan kaynaklardan tek tek alınan örneklerle oluşturulan Türk Fındığı Gen Bahçesi’nin olduğu gibi yerinde korunmasının elzem olduğunu söylüyor ve bu yanlışın mutlaka düzeltilmesini bekliyoruz.
Avrupa ve Amerika’da 1562’de tohum olarak aldıklarının üzerinde 1841 yılında bilimsel araştırma yapmaya, onu sahiplenip ülkesine daha faydalı hale getirme çabası ile meydana getirilen yollar, bahçeler, bilimsel veriler ve elde edilip uygulanan bilgileri düşünüyorum, bir de şu geldiğimiz noktaya bakın!!
Avrupa ve Amerikadaki çalışmalardan yaklaşık yüzyıl sonra ülkemizde üzerinde çalışılmaya başlanan ve nesli de tükenme tehlikesine giren Türk fındığının yaşatılıp, yaşatılmamasını tartışıyoruz. Orman Fidanlağı’nda kuruluşundan bu yana 12 yıldır kullanılan ve saklanıp korunduğu sürece gelecek nesillere de faydalı olacak bu gen bahçesinin satıp mı dağıtılacağı yoksa söküp taşınarak mı heder edilip yok edileceğini konuşuyoruz. Bu yüzyılda ilim ve bilimle iç içe diye düşündüğümüz idarecilerimizi iki iki elde dört misali gerçekleşmiş bir bilimsel çalışmanın gerekliliği ve korunmasına cahillerden daha fazla gayret isteyen ikna çalışmalarına hayret ve teessür etmemek mümkün değil. Bu hayret ve teessürü sinemize çekip diyoruz ki; Telafisi imkânsız maddi manevi büyük kayıplara neden olacak düşünülmeden, araştırılmadan yapılan bu gen bahçesinin satılması ve fidanların yerinden edilmesi işi ülkemize, memleketimize, insanımıza, değerimize ve gelecek nesillerin emanetine ihanet olacaktır. Böyle bir vebali erdemli, aklı başında, memleketini, milletini seven, Bolu’yu seviyorum diyen bir insan yüklenemez inancındayım. Bu ağaçların yerinde korunması yerine, alalım taşıyalım gibi bir fecaatli düşünce ve eylem asla söz konusu bile edilmemelidir. Zira Türk fındığı, bulunduğu severek tutunduğu topraktan zorla sökülmeye karşı son derece kaprislidir. Yapılan yerli ve yabancı araştırmalarda bu fidanın kazık kökle derinlere inerek tutunan köklerinin olduğu yerden herhangi nedenle sökme ve taşımaya uygun olmayıp, zarar görüp kuruduğunu belirtiyor. Dikildiği yerden sökülüp taşınmaya uygun değil vesselam.
Şehrimizde de biz bunu tecrübelerimizden biliyoruz. Yaşayanlar bilir ama biz yine de hatıramızı sizlere anlatalım. Bolu fındığını şehrimize sığdırıp yakıştırmayan ve değer olarak sahiplenmekte zorlananın sadece bugünkü şehri idare eden sizlerin olmadığını görür, belki aynı yanlışı yapmaktan kaçınan kişi olursunuz.
2008 yılında Bolu Belediyesi’nin Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitü Müdürlüğü’nden aldığı tohumdan yetiştirilme Türk fındığı fidanlarından bir kısmı o zaman yeni oluşturulan Mehmet Zekâi Konrapa Bulvarının orta refüjünün ağaçlandırılmasında kullanılmıştı. Buna yurtdışındakiler gibi örnek bir cadde olacağı için çok sevinmiştik. Lojmanımızın görüşünde kalan bulvardan bu fidanların yeşillenişini, filizlenmesini seyrederdik. Hemen hemen tamamı tutan bu fidanlar filizlenmiş ve boylanmışlardı. Dikilişlerinin ardından sanırım 2 seneden fazla geçmişti. Zaman olarak fidan çıplak köklü fidanın söküm ve dikimine hiç uygun olmayan bir zamanda, sabahleyin işçiler tarafından fidanların hiç de uygun olmayan şartlarda hoyratça söküldüğünü görünce soluğu yanlarında aldık. Ne sebeple sökümün yapıldığını sorduk, yanlış olduğunu söylemeye çalıştık. Başkanın emri olduğunu söylediler. Bu projede yer alan ve şehirde peyzaj ve cadde ağaçlandırılmasında Bolu fındığının kullanılmasını önemseyen eşim Park Bahçeler Müdürlüğünü aradı, netice olmayınca Belediye Başkanlığı’na vekâlet eden İsmail Yamantürk’le görüştü. Alınan cevap, başkanımız bu ağaçlar burada büyüyünce fındıkları olacak, toplamak isteyen çocuklar yüzünden trafik açısından sorun olacağını düşünerek bu fidanların sökülmesini uygun gördü; bu fidanları parklarımızda değerlendireceğiz oldu. Bir şey yapamadık, üzüldük üzüldük. Daha sonra bir vesile ile Alaaddin Beye olay sorulduğunda kendisinin böyle bir emrinin olmadığını, yapılan işten haberinin de olmadığını söylemiş, görevlilere hayli azar çekmişti. Ama olan sökülüp, oraya buraya dikilip tutturulmaya bırakılarak kurutulan Türk fındığına ve süslü gösterişli ve her hali ile elverişli yeşil ağacından edilen Bolu’ya olmuştu. Oysaki Amerika’da, Avrupa’da olduğu gibi Anavatanı Bolu’da da Türk fındığı peyzaj alanında kullanılır, egzoz gazlarına ve kuraklığa karşı dayanıklı olduğu için tercih edilebilirdi. Tek başına veya grup halinde yol kenarları veya parklarda kullanılabilirdi. Fazla budama gerektirmeyen bu ağaç türünün böcek ve mantar gibi herhangi bir bitki zararlısı da bulunmaz. Bakım kolaylığı açısından da peyzaj çalışmalarında tercih edilmeliydi. Yapısı gereği gölgelik olarak veya perdeleme amacıyla özellikle şehir içinde yol kenarlarında kullanılabilmeli; her yere baştacı edilen leylandi ve ithal ağaçlar yerine kendi türümüz, değerimiz tercih edilip değerlendirilmeliydi. Bu söylenenler dün olduğu gibi bugün içinde geçerlidir.
Söküp dikmek veya taşımak sorunları çözmez, daha da katlar. Şu andaki sorun, basit bir sökme taşıma hadisesi de değildir; Bolu ilinin Merkeşler, Muratlar, Güney felakettin, Pelitçik köylerine, Seben ilçesi Korucuk köyüne, Ankara’nın Nallıhan İlçesine, Karabük İlinin Yenice İlçesine, Kastamonu İlinin Pınarbaşı İlçesine, Çorum İlinin Oğuzlar ilçesine tek tek gidilip araştırılarak alınan metaryallerle, 9 populasyon ve 45 aileden elde edilen bir seçme bahçenin, buradaki kıymetli ve özel bireylerden üretilecek onlarca ağacın, onlara intikal eden yüzyıllık ağaçların geleceğe intikal edecek kodlarının, evlatlarımızın emanetinin, nesli zaten tükenmekte olan yurdumuzun memleketimizin korunup yaşatılması gereken önemli bir değerinin yok edilmesi gibi daha feci bir haldir. Aslında hesapsız yapılan bu arazi satış işi ile Türk fındığı Gen Bahçesi’nin heder edilişini, biraz anlayarak okumuş akıl fikir sahibi olan iyi niyete sahip kim olursa olsun yapılmaması gereken bir facia olduğunda tereddüt etmeyecektir.
Sözün özü; Devletin bütçesi, yoğun bir emek zaman ve özveri ile severek gayretle gerçekleştirilmiş 10 yıl kadar üzerinde çalışılıp gerçekleştirilmiş ve üzerinden 12 yıl geçmiş bir projenin önemli, kıymetli bir neticesi olan ve Bolu Belediye’sinin Orman Bölge Müdürlüğü’nden devraldığı Bolu Orman Fidanlık Şefliği alanı içinde yer alan aşılı tohum bahçemizin; yine Bolu Belediyesi tarafından satılan saha içinde bırakılması büyük bir teessür yaratmaktadır. Türk fındığı Gen Bahçesinin ve fidanların akıbetinin belirsizliği bizleri endişeye düşürmektedir. Bu süreçte fidanların taşınması gibi akıl almaz duyumlar, böyle umarsızca bir yaklaşımla, konunun özünden ve sorumluluğundan uzak yanlış hareketin yapılabilirlik ihtimali hayret ve teessürümüzü daha da arttırmaktadır. Bu fidanlar ve bu bahçenin taşınması söz konusu bile edilmemeli, olduğu yerde ve kurulduğu plan dahilinde korunması esas olmalıdır. Bilim ve ilimin ışığında, danışarak aklıselim hareket etmeli ve böyle bir yanlışta ısrar da edilmemelidir. Kurumlar, İdareciler yerimize yurdumuza, değerlerimize ve insanımıza, geleceğimize sahip çıkmak, korumak, yaşatarak gelecek kuşaklara aktarmak için çalışmazlar mı? Diye aklıma gelen soruya evet diyebilmeyi gerçekten çok istiyorum. İnşaallah hayal kırıklığını değil, güven ve neş’eyi yaşamayı diliyor, yetkililerden bekliyorum.