Nasıl bir beddua almışsam artık;
Cemil Meriç Lamia Hanıma,
Orhan Veli Nahit Hanıma,
Ahmet Arif Leyla Erbil’e,
Nazım Piraye’sine,
Cemal Süreyya Zuhal’ine mektup yazar,
Ben Rektöre, Tanju Başkana, Valiye, Milletvekillerine mektup yazıyorum.
Gel ki bende en az Cemal Süreyya kadar şanslıyım.
Rabbim bana Zuhalimi verdi ama ben mektupları bürokratlara, siyasilere yazdım.
Şu seçimler geçsin söz;
Artık hikayelerime, öykülerime döneceğim.
Şiirler yazacağım.
***
Her neyse biz mektubumuza dönelim.
Nasıl hitap edeceğimi bilemedim.
Sayın desem, edebiyata ihanet,
Vekilim desem, bünyeme ters, hem 14 Mayıs ne gösterir bilinmez!
Arzu Hanım desem, çok resmi,
Biz en iyisi Hanım ağa olarak devam edelim.
***
Geçenlerde Asiye Hala aradı,
‘Ula hayırsız evlendin unuttun bizi, gel biraz dertleşelim’ dedi.
Haklı mı haklı!
Vardım gittim.
Meğer derdi beni görmek değilmiş, seçim süreci dedikoduları merak etmiş.
Hadi söyle bakalım seçim ne olur? diye sordu.
‘Dur be hala önce bi hal hatırımı sor’ diye sitem ettiysem de,
‘Ne yapacam senin kara suratını hayırsız, sen seçimlerden haber ver’ dedi.
Aslında her şeyi bilir, takip eder ama sırf ben ne düşünüyorum öğrenmek için safa yatar.
Eski toprak, oyunlarına akıl sır erdirmek zor.
Ne bileyim, senin Tanjun Tatar Ramazanlığa soyundu, ‘Ben bu oyunu bozarım’ dedi ama yemedi” dedim.
Biliyorum sözü sana getirecek, okları Tanju Başkan’a çevirip seni kurtarayım istedim.
Yüzünü ekşitti.
Hee, biliyem tibit neyim atmış.
‘Tibit değil, tweet o’ diye düzelttim.
Her ne b.k sa işte. Sen onu geç, ablacığın 2’inci sıradaymış,
Geçen bizim gelin geldi, Biliyon Ak Parti kontenjanından hastaneye girdi o. Büyük Reisçi ama listeye bayağı bozulmuş. Ona da sordum.
‘Anneciğim biz Arzu Hanım’ın 1’inci sıra olmasından daha kötü ne olabilir diye düşünürken meğer daha kötüsü Arzu Hanım’ın 2’inci sıra olmasıymış’ dedi. Sen bu işe ne diyorsun’ diye üstelemeye devam etti.
Ben son bir umut Tanju Başkanın yaptırdığı camiye getirdim lafı.
‘Senin ki caminin ortasına kızıl yıldız koymuş gördün mü’ dedim.
‘Kızıl değil kırmızı o, senin fikrin gibi gözlerinde bozulmuş’ diye kestirip attı.
Baktım ki kaçış yok, başladım anlatmaya;
***
Halacığım ben ne dediysem dinletemedim.
Allah seni inandırsın 1 yıldan fazladır arıyorum.
Bolu’ya her geldiğinde Zerrin’e gidip kahve içip dedikodu yapma,
Kim kiminle fotoğraf çektirmiş diye boş işlerle uğraşma,
Bak deve yüküyle sorunumuz var dedim ama dinletemedim.
***
Gölköy Projesinin parası hazır ihaleye çıkartamadılar.
Çele Barajı yatırım programına alınamadı.
Tekke Barajı ne zaman bitecek Allah bilir.
Eski Adliye binasını senin Tanju’ndan aldılar, şimdi çürüyor.
Hisar Tepesinin tozu gitti sadece, ödenek yok.
Milli Eğitim Bakanının verdiği sözler yarım kaldı.
Bi Gazipaşa’yı yarımda olsa halledebildik.
Onda da Asuman Tekin’den Allah razı olsun.
Millet Bahçesini saymıyorum.
Zuhal’imin o ay yüzünü öpmek nasip olmasın.
Bir yıldan fazla Fehmi’yle onun peşlerinde dolaştım.
Her hafta aradım.
Gelin şu Muslar Kayaevlerinde bi basın toplantısı düzenleyelim.
Orayı Türkiye’ye tanıtalım, turizme açalım dedim.
Vali Bey kabul etti. Bunları götüremedim.
Fatih Başkan, kahvaltı düzenleyelim dedi, olmadı, kuzu keselim gelsinler dedi yine olmadı.
Düşünebiliyor musun Halacığım; Şehrin Milletvekiline, şehri tanıtması için kuzu kesecez diyoruz. Gelmiyorlar.
Yedigöller yolu, Mudurnu, Seben saymıyorum bile.
Ben Bolu’yu düşünmeyeni, Bolu’yu sevmeyeni sevmem Halacığım.
Onun için bana ablan 2’inci sıra olmuş falan deme.
***
Damarıma dokunup beni çözmüş olmanın mutluluğuyla arkasına yaslandı.
Sağ bacağını kendine çekip üzerine oturdu.
‘Günde 5 vakit senin için dua ediyorum. Rabbim bu deli uşağa Bolu’yu siyasetçilerden koruma ve kurtarma gücü, cesareti ver diyorum” deyip Yüksel Bey’i sordu.
Damarımı buldu tabi vaz geçer mi!
Yüksel Coşkunyürek’i tanımam.
20 yıldır Bolu’da aktif gazetecilik yapıyorum.
Cürümüme göre az çok bir yerimiz var ama Yüksel Bey’in ne telefonunu bilirim ne kendini.
Bakan yardımcısıyken Koç İlkokulunun karşısına üst geçit yaptıramadık ama Allah Ondan razı olsun(!) iki uçağa Bolu ve Gerede ismini verdirmişti. Şimdi bizim Cumhur (Bandakçıoğlu) denk geldikçe sefie çekip sosyal medyada paylaşıyor.
Ama Bolulular misafirperverdir. Biz ona hoş geldin, senin için yapabileceğimiz bir şey var mı diye sorarız yine de.
Sonra gidip Ankara’ya Bolu’da beni iyi karşılamadılar demesin.
Aklına bizim için kötü şeyler gelmesin...
***
Ben konuştukça keyfi yerine geldi.
‘Sonunda benim lafıma geldin mi’ diye bide ukalalık tasladı tabi.
Altta kalır mıyım? Kalmam.
Yok hala benim yerim belli.
Bizim İsmail’i Allah’ın izniyle Ankara’ya bi gönderelim.
‘Nerden senin oluyor kuzum. O benim İsmail’ demez mi?
Sen kaç aydır uğramıyorsun? İsmail’im geldi elimi öptü hayr duamı aldı.
Evelallah yolu açıktır’ diye ekledi.
‘Tanju Başkan bunları duymasın Halam, bak kırılır sana. İsmail’i görünce ne çabuk sattın Tanju’nu’ dedim.
Hıhhh deyip başını çevirdi.
Onu artık sevmiyim. Bayram geldi geçti ne aradı ne sordu. Bi de duydum ki Kıbrıs’a gitmiş.
Belediye yaramadı ona. Çok değişti” dedi.
Bu kez ben sırtıma yaslanıp kasıla kasıla;
Eeee Halacığım geldin mi benim lafıma” dedim.
Üzüldü boynunu büktü.
Vicdan yaptım, üzerine gitmedim.
***
Velhasıl bizde durumlar böyle Arzu Hanım!
Belli ki bu seçim senin seçimin olacak.
Gökten 3 elma düşüp birilerinin başına konacak.
Birisi Coşkunyürek, birisi Bizim İsmail olacak.
Allah büyük bakalım gün doğmadan neler doğacak.
Sandıktan inşallah hayırlı olan çıkacak...