İRADE ESİR OLURSA…

İRADE ESİR OLURSA…

            Değer,

            Değerler,

            Değerliler…

Düşünmek için zengin içeriklere sahip kavramlar, bu kavramların anlam bulduğu çoklu ortamlar gerekiyor. Elbette kavramak için ise irade kaçınılmaz görünmektedir. İrade, düşünce dünyamızın çetin konularından biri olmuştur.  İradenin özgürlüğünden varlığına, varlığından yokluğuna kadar uzun tartışmalar yapılmış ve bu çıkışlar karşısında insanoğlu çatallı yol ağzında şaşırıp kalmıştır.

Özellikle sosyal hayatımızdaki ilişkilerimizin temelini oluşturan ve tüm değerlerin ilki kabul edebileceğimiz adaleti gündeme getirmek istedim. Adalet, günlük hayat içinde yaptığımız faaliyetlerin temelini oluşturan bir kavramdır. Hz. Adem’den beri insanoğlunun tarihi seyri içinde var olmuş, bundan sonra da olmaya devam edecek, önemli bir değerdir. Bu önemli değer ne zaman başımıza bir iş gelse yakınmalarımızın odağı durumuna gelir. Günlük hayatın karmaşası içinde pas geçilen, yok sayılan bu önemli değer. Başımızın ağrımasıyla kendini gösterir. Haklarımızın ihlal edildiğinden, dikkate alınmadığından, görmezlikten gelindiğine kadar birçok sorun sayabiliriz. Bizim dışımızda biri haksızlığa uğradığında ise susmayı tercih ederiz. İşte kırılma noktası tam da burasıdır. Tutumlarımızın böyle olmasının açıklanabilir bir izahı olmasa da; temelinde değerler eğitiminin verilmediği, meselenin bir eğitim meselesi olduğunu; istenmeyen durumun eksik eğitimden kaynaklandığını söyler ve birçok sebep bulabiliriz.  Dünyaya geldiğimiz andan itibaren, en yakında ailemiz olmak üzere, okulların temel sorunu, bizi eğitmek ve sosyal hayata eğitimli bir birey kazandırmaktır. Etrafımıza baktığımızda, bunca haksızlık varken ve adaletin gerektiği gibi dağıtılmadığını görmek, eğitimde geçen yılların bizlere bir değer katmadığını anlamamıza sebep olmaktadır. Hâlbuki varlığımıza anlam verme izahı karşısında metafizik olarak temel karşılığı ve yargılama ölçütü adalettir. Dünyada ki bütün bilinmez denklemler, hak ve adalet üzerine inşa edilirken, insanoğlu ilkel egosuna niçin esir olur? işte bunun cevabını vermek gerçekten zordur. İnsanoğluna yakışır bir eğitim, korkudan bağımsız bir eğitimdir. Korku dolu birey, özgür düşünme gücünü yitirir. Birey özgürlüğünü yitirince de yeteneklerini yitirir.

Eğitim kurumlarımızda bilgi, beceri, alışkanlıklar kazandırılmaya çalışılır. Beklenen şey ise bunların içselleştirilmesidir. Diğer mesleklerde olduğu gibi öğretmenlik mesleği de çok daha iç içe ve çok yönlü bir yapıya bürünmüştür. Bilginin hızla eskidiği günümüzde çok şeyi öğrenmek değil, hayat boyu öğrenmenin yöntemlerini kavramak ve öğrenmesini öğrenmekönemli hale gelmiştir. En değerli uğraşı bilgiye ulaşmak değil, yeni bilgi üretmek ve en büyük güç de üretilen yeni teknolojiye sahip olmak olduğudur.  Burada şunu anlamak gerekir ki; ya bilgi üretirsiniz, ya üretileni kullanırsınız, ya da fakir bir ülke gibi ne üretir, ne de üretileni kullanırsınız. Tanzimat’la birlikte aydınlanmacı paradigma peşinde koşarken “değer” kavramını ve insanlık için taşıdığı derin manaları hayatımızın dışına atma gibi anlamsız,  kendini beğenmişliğe yakalandığımızı ifade etmek abartı sayılmamalıdır. Bilgili olmayı sıradan bir iş gibi, gelişmiş bir hayal gücü, üretkenliğe sahip olmayı ise ayrıcalıklı görebilirsiniz. Anlatmaya çalıştığımız şey, varlık, bilgi ve değerler üçgeni içinde insanlık âlemine neler katabiliriz, düşüncesine ulaşmaktır. 

Değer, insanın dışındaki âlemle gerçekleştirdiği olgular bütünü, yüksek ve yararlı nitelik olarak tanımlanabilir. Sadece normatif ilişkiler olarak düzenleme çabası sayılmamalı, medeniyetin maddi ve manevi kumaşı olarak görülmelidir. Eğitim kurumlarımız her ay bir değerimizi gündemine almalı ve unutulan değerleri, tekrar tekrar işlemelidir. İlk önce de herkesin ağzından düşürmediği “Kul Hakkı’ndan başlamalı, bayrak sevgisi, vatan sevgisi, insana saygı, özgürlük, adalet vb… şeklinde devam etmelidir. Aksi halde adalet dağıtan kurumlarda ki iş yükünün fazlalığı, haksızlığa uğrayanların feryadı neyin işareti olabilir? Bir filozof “İki şeyden vazgeçemem biri özgürlüğüm, diğeri hayatım. Ama özgürlüğüm olmazsa yaşamanın da anlamı kalmaz” diyor. Siz ne dersiniz?...

Yorum yazın

UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.

Fehimdar ÇİFTÇİ yazıları

31OCA2024