BİZ BİR ANLAM ÇIKARAMADIK

Ülkücü Ümit Özdağ tam adını koymuş; kirli referandum!

Millet iradesinin (Hayırın) sandığa girip, küresel irade (Evet) olarak çıkmasını nefis ifade etmiş.

Etmiş ama YSK başkanı hala kanal kanal kan- ter içinde referandumdan mana! çıkarma peşinde.

Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür yardımcısı olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz.

Yazıyı kaleme alan Salih Efendiyi arayarak, yazıda ne demek istediğini sorar.

Salih Efendi, “Yazıyı iki türlü anlam çıksın diye böyle yazdık efendim!” cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve:

-Hayret doğrusu, der. Biz bir anlam bile çıkartamadık da…

***

MİLLETİN DUASI…

Parti Genel Başkanısın,

Kökün 1944 yılına dayanır,

Dünyanın en bilinçli tabanına sahipsin, (kaybetse de)

Partinin amacı iktidar olmak,

Dış davet gelir reddedersin,

Elçiler ziyaret etmek ister reddedersin,

Ne dış dünya ile temasın olur,

Ne ülkemizdeki dış ülke temsilcileriyle görüşürsün,

Ama Cumhurbaşkanı ABD ye gidince arkasında övgü düzer,

Millet adına Hayır dua edersin.

Yahu biraz da sen gayret et de biz sana dua edelim.

Malum övgüler dizip dua ettiğin kişi Ak Parti Genel Başkanı…

***

KIZIL ELMA

Ülkücünün iki cihan hayali,

Birinci cihanda Türk-İslamını önce Turan (Türk devletleri)da sonra dünyada hakim kılmak.

İkinci cihanda ise; bu mücadele ve gayretin mükâfatına Allah katında nail olmak.

Türk Siyasi hayatında var olduğundan beridir, 15 yıldır da  Türkiyeyi yönetmesine rağmen bir kez bile; TÜRK MİLLETİni ifade etmek onuruna ulaşmamasına rağmen Kızıl Elma deyince sonradan olma yandaşlar nasıl yağ çekeceklerini bilemediler.

Neredeyse Notre Dame’ın Kamburu gibi Çandan Çana zıplayarak ‘Kızıl Elma dedi. ‘Kızıl Elma dedi  diye tempo tutacaklar.

Erzurumlu ülkücü bir abimiz anlatıyordu yaşanmış bu hikayeyi;

Erzurum ittihatçı kabadayılarından Aslan Dadaş’ın iki oğlundan biri Deli Esef öbürü kor Sabri’ydi. Bu kardeşlerin birçok nekreliği dilden dile dolaşırdı. Her ikisi de birer çarıklı erkân-ı harp’ti.

Deli Esef de Behçet Mahir gibi üniversitenin müstahdem kadrosunda çalışmıştı. 1970’li yılların başında emekli oldu. Türkiye Boks şampiyonlarından olan oğlu Yalçın da o yıllarda Polislik mesleğini seçmişti. Aynı mahalleden olduğum için babayı da oğulu da yakından tanıyordum. Bir gün Asaf amca ile Tebriz Kapısında karşılaştık. Hoşbeşten sonra Yalçın’ı sordum, başını öfke ile iki yana sallayıp:

“-Sorma, Urfa’ya sürmüşler!”

“-Deme emi!, ne için?

“-Ne için olacak, getmiş Türkeşci olmuş, Ecevit de tutmuş sürmüş. Ona dedim ki oğlum, siyaset senin neyen? Hökümatta o olmuş bu olmuş sene ne? Sabah kalktın bahtın: anan goynunda kim varsa baban odur!

***

Hiç kimsenin bu kutlu davanın kutlu ideallerini içi boş hale getirme, anlamını yitirmiş ve fikriyatını ucuz siyasete alet etme gayretinde olanlara alkış tutma, bilinçsiz ve fikir fukarası olarak davranıp günlük siyasetin uşaklığını yapmaya hakkı yoktur.

Bu dava sığ sularda ikbal arayanlara çok bol gelir. İçini dolduramayanları da gülünç hale getirir.

Yorum yazın

UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.

Kayhan ACIKOL yazıları

30MAY2017