../…
Bir gün dahi yıkanmayan ter, kir koktuğu bir ortamda bu kadın tam bir yıl boyunca yıkanmadı.
Bir süre sonra leş gibi kokmaya başladı. O sıcak havada başına düşen bit, pireyle nasıl yaşadı, tasavvur etmek dahi zor. Öyle ki; bir yerden geçerken insanlar burnunu tıkardı.
Ama intikam ateşi adeta aklını yok etmişti.
Bir kadın nasıl bir insanın ciğerini çıkarıp yer sorusunun cevabını işte ehl i beyte karşı duyduğu kin ve nefrette aramak lazım.
“Muhammet benim ağladığımı duyup sevinmemeli”
Diyerek intikamını peygamberden alıncaya kadar ağlamayacağız dair yemin etti.
Bir yıl sonra kocasının komutan olduğu MÜŞRİK ordusuyla, yanında oğlu MUAVİYE olduğu halde UHUT savaşına katıldı.
Sadece katılmadı.Mekke’nin önde gelen müşrik reislerinin kadınlarını, özellikle Bedir savaşında öldürülenlerin yakınlarını teşvik ederek yanında götürdü.
“Bu savaşta ya intikamınızı alırsınız ya da bizi düşmanınızın elinde cariye olarak görürsünüz ”diyerek müşriklere karşi eşlerini şantaj olarak kullanan oydu.
İşte Ehl ı Beyt in baş düşmanı Muaviye ve Yezidin yetiştiği ev, süt içtiği kaçak buydu...!
...
Yıne bu kadın, yol güzergahında ABVA denen yere gelince Peygamber efendimizin ANNESİNİN kabrinin üzerine gelerek “Muhammedîn annesinin mezarını kazıp kemiklerini çıkaralım ona karşı kullanalim” “deyip Efendimizin annesinin mezarını kazmaya başladı.
Fakat bir gurup müşrik “yarın onlarda bizim ölülerimizin mezarını kazarsa ne yaparız” diyince vazgeçti.
Allah aşkına kinin bu derecesine bakarmısınız.!
Ölmüş bir kadının kemiklerini çıkarıp savaş meydanında onun oğluna karşı kullanmak isteyecek kadar bir insanın tüm bedeni, ruhu kin ve nefretle dolabilir mi?
....
UHUD savaşında yaptığı rezillik kalmadı.
Kadınları da yanına alarak çalıp oynamaya müşrikleri teşvik etmeye başladı.
Savaşı meydan da kazanınca da sahaya indi Hz. Hamzanın ciğerini çıkardı, henüz sıcak olan ciğeri ağzına aldı. Herkesin şaşkın bakışları arasında çiğnemeye başladı. Bir parçasını yuttu.
Ağzımın iki tarafından kanlar çenesine ve oradan üzerine dökülüyordu.(Taberi,ç.28,s .99 )
Olayı peygamberimize naklettiklerinde gözleri doldu ve ona “ciğer yiyen kadın” anlamına gelen “AKİLETUL EKBAD” ismini bıraktı.
Bu yüzden Muaviye ve çocuklarına “ciğer yiyen kadının çocukları” denilirdi.
Belinden bıçağı çıkarıp Hz.Hamza’nin kulaklarını, burnunu erkeklik organını ve bazı uzuvlarını kesti. Onlardan kendine kolye, bileşik ve ayak bilekliği yaptı.
Sonra da diğer kadınları çağırdı, diğer şehitlerinburun ve kulaklarını kesmelerini ve boyunlarına asmalarını söyledi.
Tüm şehitleri bu şekilde musle ettirip diğer kadınların boyunlarına astırdı!
Mekkeye dönerken de Hz. Hamzanın bir miktar yediği ciğerini de yanına aldı ((Şerh-ı Nechul Belağa c. 12,s 15)
İŞTE MUAVİYE BU KADININ OĞLU
Bazı müslümanların hazret dediği koruduğu kolladığı toz kondurmadiği, hatta rivayet naklettiği kadın bu!
Günlerce mekke sokaklarında böyle gezdiler.
Bu kine ve nefrete bakarmisiniz. Bu kadının sütünü emenden evliya evliya olur mu?
Bu kadın İslam ümmeti için HAZRET yetiştirir mi?
Bu kadının soyundan olsa olsa MUAVIYE OLUR YEZIT OLUR.
Peygamberimizin vefatına 2 yıl kala yapılan Mekke fethinde şehir tamamen kuşatıldıktan ve Hinde için ”Nerede görülürse öldürülsün” emri verildikten sonra, sözde bir gün önce rüya gördü ve hemen imana geldi, yerseniz..!!
Peygamber efendimizin hanımı hz Ayşe, kardeşi Muhammedin Muaviye tarafından öldürüldüğünü ve bir eşek leşinin bırakılarak yakıldığını duyunca şöyle dedi
“Onun annesi … idi. Allah onun oğlunu kahretsin.”(inbi cevzi,Tezkiretul havas,s.107)
...
İşte bu karanlık ve çukur kadının çocukları bize yüzyıl liderlik ettiler. Müslümanları yönettiler. Hatip ve raviler onların KILIÇLARININ GÖLGESINDE İslamı bize anlattılar.
Günümüzde bize ulaşan rivayetlerin çoğu bu kadının çocukları ve ailesinin ümmeti sözde halifesi olduğu dönemde yazıldı ve söylendi.
Ne yazık ki peygamberimizin matem günün AŞURE bile bu zalimlerin TATLI BAYRAMINA DÖNÜŞTÜ.