BÜLENT ARINÇ VE FİTNE!

Dükkânın kapısından beli bükülmüş yılgın ve yıkık halde içeri girdi.

Koca çınarın üzerine yıldırım düşmüş gibi ak saçları dağınık.

Uzamış sakalları birbirine karışmış.

Yüzündeki derin izli çizgiler adeta dağlardan selin alıp götürdüğü topraklardan sonra oluşan uzun çukurlara benzemiş.

Gözlerindeki ifade utanç mı, yoksa öfke mi? Belli belirsiz.

-Geçmiş olsun gardaşım dedi yılların esnafı Hacı Yusuf.

-Başı önde zorla duyulan bir fısıltıyla ’’sağ ol hacım’’ diyebildi.

İnsanı ve İnsana dair çok şeyi bilen ve yaşayan biriydi Hacı Yusuf.

Biri bir kimse hakkında bir şey söylediğinde önce o insan hakkındaki kanaatini bilgisini yoklar sonra söylerdi fikrini.

Kendini ve karşısındakini bilen biri olarak söze girdi.

-Gardaşım seni gözaltına aldıklarını ve terör örgütüne yardım ve yataklık ettiklerini söylediler ama ’’Benim tanıdığım Şehmuz ağa bunu yapmaz. Devletine ihanet etmez’’ dedim. Bana bunun doğrusunu bir anlat hele.

-Hacım dedi biliyorsun benim evim köyün çok dışındadır.

Bölge olarak da teröristin olduğu bir yerdir köyümüz.

Operasyona giden askeri olsun, özel birlikleri olsun misafir etmeden çayımı içirip, yemeğimi yedirmeden bırakmam.

Bunu öğrenen terör örgütü bir gece yarısı evimi bastı.

Beni ve oğullarımı dışarı çıkardılar. Başımıza silahlı adamlarını diktiler başlarındakiler evimde yiyip içtiler. Karım kızım ve gelinlerime hizmet ettirdiler.

Çıkıp giderken de ’’ Şehmuz ağa’’ senin güvendiğin askerler bak yanında yok. Onlar gündüz gelirler karanlık basınca giderler. Ama bak biz gece gündüz buradayız. Senin bütün yaptıklarını görüyoruz, gözetliyoruz.

Bir daha seni askere hizmet veya yardım ederken görürsek geldiğimizde önce karının, gelininin yatağına gireceğiz sonra kafanıza sıkacağız. Karar senin.

Şimdi sana ceza olarak da 20 davarına el koyduk dediler ve gittiler.

Hacım ben bunu devlete ilettim benden uzak durmalarını istedim.

Batıdan gelmiş bizim buraları bilmeyen bir komutan şikâyet etmiş hakkımda soruşturma açılmış.

Şimdi ya hain olacağım ki buna kanım, dinim müsaade etmez.

Ya devletten yana olup namusumdan, canımdan, malımdan olacağım.

Ya da buralardan satıp savıp göçeceğim.

Durum budur hacım.

Bu devletin en üst kademesine oturmuş, meclis başkanlığı yapmış Bülent Arınç bu gerçekleri bilmez mi? Elbette ki bilir.

Hem de daha fazlasını bilir. Ama O, bu milletin derdine çare olmak gibi bir davanın adamı hiç olmadı.

Söylemine değil de eylemlerine bakıldığında son 15 yılda milletimizin ve onun kahraman güvenlik görevlilerinin yaşadığı bütün dramatik olayların içinde parmağı vardır.

Şimdi ise yeniden karıştırıcı ve fitne ekici söylemleriyle sahne alma gayreti içerisinde.

Bu devletin ’’ Kürt sorunu ’’ yoktur!

Bu devletin ’’Ermeni ve dönmeler sorunu’’ vardır.

Çünkü bütün fitne ateşinin kaynağı onlardır.

Ermenistan-Azerbaycan savaşında ortaya çıkan ’’Karabağ’daki PKK teröristlerin varlığı gerçek ispat olmuştur.

Rahmetli Alpaslan Türkeş’in Güneydoğu sorununu çözmek için bana altı ay müsaade edin. Üç ay ekonomist- psikolog-sosyolog ve din adamlarından oluşan bilim kurulu, üç ayda emniyet ve istihbarat birimleriyle sürecek bir çalışma süresinde terörü bitireyim iddiasının temelinde bu tespit yatmaktaydı zaten.

KIBRIS’A SARAY

Yolu yok.

Hastahanesi yok.

Elektriği yok.

Alt yapı hiç yok.

Toplu taşıma yok.

Tarım yok.

Sanayi yok.

Ama saray yapalım...s

Kıbrıs şivesiyle söyleyelim o zaman.

’’Gardaşcığım Tayyip Erdoğan saray dediğinde gulaklarıma inanamadım, nasıl şaşırdım annadamam’’!!

Yorum yazın

UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.

Kayhan ACIKOL yazıları

22ARA2020