Sokrates ölüme mahkûm edildiğinde, eşi ağlayama başlar.
Sokrates eşine neden ağladığını sorar:
Eşi; ‘Haksız yere ölüme götürülüyorsunuz, onun için ağlıyorum der.
Sokrates gayet sakin cevap verir:
‘Haklı yere götürülseydim daha mı iyiydi?
***
Gazeteler yan yana koydular suçsuz yere tutuklanan ve ölüm halinde bile serbest bırakılmayan KUDDİSİ OKKIR ile kıytırık sebeple bırakılan briyantin saçlı Ayhan ışık bıyıklı DAMAT KAVURMACININ boy boy fotoğraflarını.
***
Bu ülke haksız yere cezalandırılanların yok edilenlerin lanetini yaşayacak elbet.
Bu ülke yaptığı yanına kar kalanların (arkası DAYI lı olanların) günahını hep beraber ödeyecek elbette.
***
Reisci Ömer Turan, 5 Mayıs akşamına şu Tweeti atıyor ‘2001 den itibaren Reis için ölümüne karşılıksız AK Partiyi destekliyorum, Topbaş 2-3 ay içinde alınmazsa ölürüm de Ak Partiye oy vermem.
Şu satırları yazan garip bendeniz hasbelkader iç yüzlerine şahit olmuş biri olarak söylüyorum ki ‘İstanbul Büyük Şehir Belediyesi gibi 12 yılda 95 milyar (eski para ile katrilyon) liralık ihale dağıtmış, binlerce arsaya, yeşil alana gökdelenlere, AVM lere ruhsat ve inşaat izni vermiş Kadir Topbaşın bir yakınının veya kendisinin ne hukuk yoluyla ne cebri (kendisi istemediği sürece) tutuklanması veya görevden alınması mümkün değildir!
***
DEMİRCİYE GİYDİRMECE!
Bu Demirci elinde çekiç önünde örs olan demirci değil haa.
Bu Demirci at nalı, öküz boyunduruğu yapan demirci de değil.
Bu bizim Demirci, hah işte Mehmet Demirci…
Tam üç haftadır emek sarf ederek, gayret ederek, ter dökerek getirip masanın üzerine koyuyorum ilkini…
Yahu adam müsaade etmiyor ki ikincisini de koyayım…
Neyi mi?
Onu siz Mehmet Demirciye sorun.
Eğer sizde benim gibi küsmezseniz ne olayım.
Aynı bilim adamı Temel gibi yapıyor yazılarımı.
Temel, pire üzerinde deney yapıyor.
Zıpla diyor zıplıyor.
Kanatlarını kesiyor, ‘zıpla diyor zıplıyor.
Ayaklarını kesiyor, ‘zıpla diyor zıplamıyor.
Hemen not düşüyor ‘Pirenin ayakları kesilince kulakları sağır oluyor.
Benim yazıları başından kesiyor!
Cümlenin içinden kesiyor!
Sondan buduyor!
Son yaz diyor.
Sonra ben sağır oluyorum…
BİZE VEREYDİN İYİYDİ!
Bana ver iktidar olayım.
Olmaz!
Bana ver, gencim koşayım çalışayım.
Olmaz!
Bana ver tecrübeliyim ve sadığım.
Olmaz!
Bana ver bizi sevenleri mutlu edeyim, sevindireyim.
Olmaz!
***
Ünlü güfte yazarı ve tamburi Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek ünlüymüş.
Ankarada bulunduğu sıralarda güzel bir gün Kızılaya doğru yürürken hemen önünde çok güzel endamlı, alımlı çalımlı bir kadını görmüş.
Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye:
“Aman Yarabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların omuzlara dökülüşü…”
Kadın omzunun üzerinden arkasına şöyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve yoluna devam etmiş. Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:
“Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekişiniz ne de hoş. Sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir…”
Ve daha neler, ne dil dökmeler. Tam bu sırada Kızılay Meydanına yaklaşmışlar.
Dört yol ağzına, polisin olduğu yere geldiklerinde kadın öfkeli bir şekilde Osman Nihat Beye dönmüş;
“Bakın şimdi polise veririm!” demiş.
Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatmış;
“Aman hanımefendi” demiş, “Ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise?”
Sahi niye…