Başlarına bela olan musibeti en iyi o görmüş...
Uyarıyor kürsüden...
Osmanlı padişahları ’’Cuma selamlığında’’ halk tarafından ’’mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var’’ diye ikaz edilirdi.
Tam bu noktada dikkat kesiliyorum..!
İçimden ’’Yahu bu zamana kadar ben padişah değilim ama bir kez olsun Sayın liderim mağrur olma senden büyük Allah var diye kimse demedi bana’’ vallahi size kırgınım. diyecek diye geçiriyorum ki..!!
Belediye başkanlarımı uyarıyorum; ‘Mağrur olmayın sizden büyük Allah var... deyiveriyor.
İktidar belediyeleri için kibirli, kendini beğenmiş, hak hukuk dinlemez derlerdi.
Ne yapsın adamlar.
Liderlerinin gözünde onların makamı ’’padişahlık’’ mal onların, mülk onların, halk ise zaten ’’onlara kul’’.!
Bakanlarının lafını bile etmek günah.!
Baksanıza adam babasının hazinesinden bağışlar gibi ’’Bizim adayımızı başkan seçin aha size şu kadar para’’ diyecek kadar pişkin.
Reis padişahlıktan misal vermişken bizde bir küpe koyalım belki bir kulağa uyar.
***
Fatih Sultan Mehmed Han İstanbulu fethettiği zaman, hocası Akşemseddin hazretlerine, Cuma namazını Ayasofyada kılmak istediğini ve hocasına kendisinin imam olmasını söyler. Ayasofyayı cami yapmak için seferber olunur.
Cuma gününe cami yetiştirilir, cemaat namaza başladığı sırada Fatih Sultan Mehmed Hanın abdesti kaçar.
Tabii sultanın yanında da rastgele insanlar olmaz.
Sağında ve solunda da en büyük hocalar, şeyh efendiler saf tutarlar.
Kamet getirilir, imam Allah ü ekber der.
Fatih Sultan Mehmed han, ne yapacağını şaşırır.
Abdestsiz namaz kılınmaz.
Abdest almaya çıksa izdiham olacak…
Namaz kılar gibi eğilip kalksa, Cumadan mahrum kalacak.
Ya Rabbi, ben ne yapayım şimdi derken, yanındaki bir şeyh efendi ferasetiyle vaziyeti anlar.
Cübbesini açar, buradan abdest al der.
Sultan bakar ki, çeşme var, su var.
Acele olarak abdestini alır ve rükûa varmadan önce imama yetişir.
Namaz biter, selam verilir, dualar yapılır.
Ertesi gün Fatih Sultan Mehmed Han, hocası Akşemseddin hazretlerini ziyarete gider. Ayrılırken, (Hocam dua buyurun) der. O da, (Allah iman selameti versin) der.
Daha uzun dua bekleyen Fatih Sultan Mehmed Han, şaşırıp kalır. Hocası sorar;
— Ne oldu, beğenmedin mi?
— Bu kadar mı efendim?
— Evladım yetmez mi? En kıymetli dua budur.
Dün sana cübbesini açıp abdest aldıran şeyh, bir saat önce öldü; ama imansız gitti; çünkü bu kerametinden dolayı ona kibir geldi.
***
Kendini makamlar üstü görenlerin dikkatine!
Dindar diye ahkam keserken kibirden ’’imansız gitmekte var’!
Birde bu padişahların etrafında sadrazamları, beyleri v.s ları var.
Tabi bunların eşleri çoluk çocukları var.
Helal haram demeden önlerine akan servetlerin kaynağı nereden! diye sorgulamadan, ulan bizim babamız veya kocamız dün aç yatıp öğlen kalkarken nereden buldu bu serveti diye incelemeden yaşayan kibirliler var.
***
Karadenizli yaşlı teyze, lüks otelin en üst katından iniyordu. Ara katlardan birinde asansör durdu. Kapı açıldı, genç ve güzel bir kız içeri girdi.
Onunla birlikte asansörü yoğun bir parfüm kokusu da doldurdu.
Yaşlı teyze, parfüm kokusunu derin derin içine çekince, genç kız mağrur bir eda ile kadına baktı ve;
-” Giorgio beverly hills. Küçücük bir şişesi bile 1000 lira!” dedi.
Biraz sonra asansör gene durdu.
Gene çok şık genç bir kadın girdi.
O da buram buram parfüm kokuyordu.
Yaşlı teyze yine koklamaktan kendini alamadı.
Yeni binen genç kadın da yaşlı teyzeye dönerek kibirli bir tavırla;
-” Chanel 5 numara. Mini mini bir şişesi bile 1500 lira!” dedi.
Biraz sonra asansör yaşlı teyzenin ineceği katta durdu.
Teyze asansörden çıkmadan büyük bir gürültü çıkartarak yellendi.
Sonra da asansörde kalan iki alımlı genç kadına dönerek:
– “Ayşe kadın fasulye, kilosu 4 lira”
31 Mart ta bu kibirlilere bu halk Ayşe kadın fasulyesinin kokusunu yellenmezse bilin ki artık ’’kapı kulu’’ olmuşuz.